İlham Verenler
Doç. Dr. Senem AKKOÇ
Dünyanın En Etkili Bilim İnsanları Listesinde Yer Alan Doç. Dr. Senem AKKOÇ ile Kariyer Röportajı
06 Aralık 2022
GENEL BAKIŞ
“Hayat her zaman bir denge üzerine kurulu ve bu dengede inişler de çıkışlar da olabiliyor. Bu inişler-çıkışlar karşısında ümidimizi yitirmeden çalışmaya devam ettiğimiz sürece güzel şeylerin bizi bulacağı düşüncesindeyim.” Eczacılık Fakültesinden Doç. Dr. Senem AKKOÇ, kendi eğitim hayatından kesitleri anlatırken; tercihlerini, sebeplerini ve iş akışını nasıl yönetebildiğini sizlerle paylaşıyor.
- İlk olarak kendinizi biraz tanıtır mısınız?
Aslen Malatya’lı olup ilk, orta ve lise eğitimimi İstanbul’da, lisans eğitimimi Bülent Ecevit Üniversitesi, yüksek lisans eğitimimi İnönü Üniversitesi, doktora eğitimimi ise Erciyes Üniversitesi Kimya Bölümünde tamamladım. 2009-2011 yılları arasında özel bir şirkette sorumlu müdür olarak, 2011-2018 yılları arasında ise Erciyes Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümünde araştırma görevlisi olarak çalıştım. 2015-2016 yılları arasında Sidney Üniversitesi Eczacılık Fakültesinde ziyaretçi bilim insanı olarak bulundum. Bu süreçte doktora çalışmalarımın önemli bir bölümünü yapabilme fırsatı yakaladım. 2019-2020 yılları arasında Dr. Öğr. Üyesi olarak ve 2020 yılından itibaren de Doç. Dr. pozisyonunda Eczacılık Fakültemizde görev yapmaktayım. Yayınlamış olduğum 77 uluslararası ve 5 ulusal makaleye 500’ün üzerinde atıf aldım (h-index: 17). Ar-Ge alanında 50’den fazla araştırma projesinde görev aldım ve halen devam eden projelerim var. Ayrıca, tescillenmiş 2 patentim olup 5 tane de patent başvurum bulunmaktadır. Çalışmalarım genel olarak; yeni antikanser ilaç aday moleküllerinin tasarlanması, sentezlenmesi, karakterizasyonu ve antiproliferatif etkilerinin araştırılmasını kapsamaktadır.
- Dünyanın en etkili bilim insanları listesine adınızı yazdırdınız. Bu başarının sizin için anlamı ne oldu?
Prof. Dr. John P. A. IOANNIDIS ve araştırma ekibi tarafından 22 ana bilim dalı ve 176 alt bilim dalı için nitelikli yayın sayısı, yayınların yer aldığı derginin etkisi, h-indeks, patent sayısı gibi çeşitli bilimsel kriterlerin dikkate alınmasıyla 2021 yılında hazırlanan listede dünyadaki ilk yüzde 2’lik dilime "yıllık etki" kategorisinde girmiş olmak tabiki beni çok mutlu etti ve kendime olan inancımın ve motivasyonumun daha da artmasını sağladı.
- Bu başarıyı hangi çalışmalarınız sayesinde elde ettiniz? Yaptığınız bu çalışmalardan biraz bahseder misiniz?
Yapmış olduğum bilimsel yayınlar (2020 yılı) ve bunlara yapılmış olan atıflar ile dünyanın en etkili bilim insanları listesine girdim. Araştırmalarım; formüle ettiğim yeni organik bileşikler ile bunların metal komplekslerinin antikanser ilaç adayları olarak kontrol testlerinin yürütülmesi, referans antikanser ilaçlar ile karşılaştırılması, aşı kalite kontrol testlerinin optimizasyonu ve katalitik aktivite gibi konuları kapsamaktadır.
Günümüzün en önemli sağlık sorunlarından biri olan kansere karşı etkili yeni antikanser ilaç aday molekülleri geliştirebilmek için şu ana kadar yüzlerce bileşik tasarlayıp sentezledik. Bu bileşiklerin yapılarını spektroskopik ve analitik yöntemler kullanarak karakterize ettik. Yapıları tam olarak aydınlatılan bileşiklerin sitotoksik aktivite çalışmalarını meme, kolon, akciğer, karaciğer, yumurtalık, serviks, prostat gibi farklı kanser hücre hatlarına karşı in vitro olarak test ettik. Yapılan bu çalışmalardan, klinik olarak kullanılan ilaçlardan bazıları ile yarışabilecek potansiyele sahip ve aynı zamanda sağlıklı hücreler üzerinde de seçicilik özelliği gösteren birkaç yeni molekül yakalamayı başardık. Önümüzdeki günlerde ise yukarıdaki çalışmalarımızdan farklı olarak sentezlediğimiz bu moleküllerden etkili olanları sonikasyon yöntemiyle insan umbilikal kord mezenkimal kök hücresinin (hUK-MKH) ürettiği eksozomlara enkapsüle edip etkinliklerinin nasıl değiştiğini de ortaya koymayı planlıyoruz.
- Akademisyenlik hayali sizde nasıl gelişti ve bu süreçte zorluklar yaşadınız mı, ikilemlerde kaldınız mı?
Akademisyenlik hayali, lisans ikinci sınıfta organik kimya dersini aldığım ilk gün oluştu. Nasıl akademisyen olabileceğimi, hangi sınavlara girmem ve sonrasında da nasıl bir yol izlemem gerektiğini o yıllarda araştırıp öğrenmeye başladım. Akademisyenliğin ilk adımı olan yüksek lisans programına başladıktan sonra laboratuvarda çok yoğun şekilde deney yapmaya ve akademik alanda kendimi geliştirmeye çalıştım. Bu süreçte, araştırma görevliliği pozisyonu için farklı üniversitelere başvurularda bulundum. Zaman zaman akademiye olan hevesimin kırılarak farklı meslek gruplarına yönelme düşüncemin oluşmasına neden olacak bazı zorluklar da yaşadım. Hayallerimize ulaşmaya çalışırken tabii ki bir takım zorluklar, mücadeleler, vazgeçişler olacaktır. Fakat önemli olan gayret edip tüm engelleri veya zorlukları aşarak hayalleri bırakmamaktır. Asıl her şey bu noktada başlıyor. Kararlığım ve inancımla bugün üniversite yıllarında hayalini kurmuş olduğum meslek grubunda yer alıyor ve aktif olarak çalışıyorum.
- Yaşadığınız zorluklar karşısında sizi motive eden etkenler nelerdi?
Hayat her zaman bir denge üzerine kurulu ve bu dengede inişler de çıkışlar da olabiliyor. Her olumsuzluğun ardında nice ümitler vardır ve tam da bitti dediğimiz noktada güzel şeylerin bizi bulacağı düşüncesindeyim. Ayrıca, zorlukların hayatımızın her döneminde var olacağını, ancak bu sürecin geçici bir süreç olacağını ve bunun üstesinden gelebilecek güce sahip olduğumu düşünmek beni hep motive etti.
- Şu anki mevcut çalışmalarınız ve hedefleriniz nelerdir?
Çağımızın en büyük sağlık sorunlarından biri olan kanserin görülme oranları gün geçtikçe artmaktadır. Dünya genelinde her yıl yaklaşık 18 milyon insan kansere yakalanmakta ve bunların neredeyse yarısı ise bu hastalık nedeni ile hayatını kaybetmektedir. Ülkemizde de 2020 yılında 200 binden fazla yeni vaka tespit edilmiş ve bunların yarısından fazlasının ise hayatını kaybettiği rapor edilmiştir. Kansere bağlı ölüm oranlarının çok yüksek olması nedeni ile bu hastalığın tedavisine yönelik çalışmalar toplum sağlığı ve ülke ekonomisi açısından önem arz etmektedir. Günümüze kadar geliştirilmiş olan çok farklı antikanser ilaçlar bulunmasına rağmen ölüm oranlarının yüksek olması ve bu ilaçların çok ciddi yan etkilere sahip olmasından ötürü yeni ilaç adaylarının bulunmasına yönelik çalışmalar akademik camiada hızla devam etmektedir. Bu nedenle, yeni potansiyel antikanser ilaç adayları geliştirebilmek için çalışmalarımızı bulabildiğimiz finansal destekler ile tüm hızıyla sürdürmekteyiz. Bu kapsamda, çok sayıda organik molekül sentezledik ve her gün yenilerini de sentezlemeye devam ediyoruz. Preklinik çalışmalarda etkin bulunan moleküllerimizden en az birinin potansiyel bir ilaç adayı olabileceğini ve uzun soluklu çalışmalar sonrasında gelecekte insanlığa fayda sağlayabileceğini ümit ediyorum.
- Son olarak; mevcut öğrencilerimiz, mezunlarımız ve aday öğrencilerimize ne önerirsiniz? Başarıya ulaşmak için nasıl bir yol izlemelerini tavsiye edersiniz?
Lisans öğrencilerinin mezun olmadan, mezun olduklarında ne yapacaklarını planlamalarını ve öğrencilik hayatlarını da ona göre şekillendirmelerini öneririm. Örneğin; eğer öğrencilerimiz akademiyi düşünüyorlarsa yüksek lisans veya doktora için gerekli olan yabancı dil ve ALES puanlarını 3. veya 4. sınıfta ilgili sınavlara girerek almalarını; 2. sınıftan itibaren ilgilerini çeken alanı belirlemelerini ve bir danışman eşliğinde lisans öğrenci araştırma destek projeleri (LOK), TÜBİTAK 2209-A- veya 2209-B- üniversite öğrencileri araştırma projeleri destekleme programına başvurmalarını şiddetle tavsiye ederim. Yılda iki kez açılan 2247-C stajyer araştırmacı burs programı (STAR) (+ 1650 TL burs) ile TÜBİTAK merkez ve enstitülerinde yürütülen veya TÜBİTAK tarafından desteklenen araştırma projelerine lisans öğrencilerinin Ar-Ge kültürü kazanmaları için başvurmalarını öneririm. Her yıl ülkemizde lisans öğrencilerinin kendilerini deneyebilecekleri farklı yarışmalar (ör: 2242 üniversite öğrencileri araştırma proje yarışmaları) düzenlenmektedir. Bu yarışmalara katılım sağlamalarının sosyal çevrelerinin genişlemesi açısından önemli olacaktır. Yine lisans eğitiminde ERASMUS ile yurt dışı tecrübe edinilmesinin büyük bir fırsat olduğunu ve kendisini ifade edebilecek düzeyde yabancı dil bilen öğrencilerin bu imkândan yararlanmalarını tavsiye ederim. Lisans öğrencilerinin zorunlu stajlarını yurt dışında yapmalarının da kendilerine farklı kapılar açabilecek olması nedeniyle faydalı olacaktır.
Hayattaki asıl zorlukların mezun olduktan sonra başladığını düşünüyorum. Bu nedenle, mezun olan öğrencilerin hayatta ne ile karşılaşırlarsa karşılaşsınlar hiç bir zaman inançlarını ve kendilerine olan güvenlerini yitirmemelerini öneririm. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği ‘Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek demek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü uygar buluşlardan azami derecede istifade etmek zorunludur’ sözüne kulak vermek ve kendimizi alanlarımızın ihtiyaçlarını dikkate alarak geliştirmeye çalışmalıyız. Mezunların mevcut hedefleri ve yeni şekillendirecekleri hedefleri doğrultusunda bıkmadan çalışmalarını ve her zaman kendilerini daha ileriye götürebilecek çalışmalarda yer almalarını veya bu ortamları oluşturmalarını da tavsiye ederim.
Nereden mezun olunduğu kadar kişinin kendisini, alanında ne kadar geliştirdiğinin de önemli olduğu düşüncesindeyim. İyi düzeyde eğitim-öğretimin verildiği, bilimsel bilginin üretildiği, öğrenciler için pek çok imkâna ve alt yapıya sahip olan Süleyman Demirel Üniversitesi, aday öğrenciler için hedeflerini gerçekleştirerek geleceklerini planlayabilecekleri iyi bir seçim olacaktır.