İlham Verenler
Doç. Dr. Seda ŞİMŞEK TOLACI
Burdur Akşam Sanat Okulu Restorasyon Projesi ile 'Proje Dalı Ödülü'nün Sahibi Olan Doç. Dr. Seda ŞİMŞEK TOLACI ile Kariyer Röportajı
19 Ekim 2022
GENEL BAKIŞ
Hayalini kurarsınız, o istediğiniz fakülteyi kazanırsınız ve mezun olursunuz. Artık hayatınızı etkileyebilecek seçimlerde bulunma zamanı geldiğinde kendinizi tanıdığınız kadarıyla tercihler yaparsınız. Ofisinizi açabilirsiniz, şantiye şefliği de yapabilirsiniz, tarihi yapılarla ilgilenmeyi de tercih edebilirsiniz; ancak gerçek olan tek bir şey vardır: Bunun neresinde olmaktan keyif alırsınız. Mimarlık Fakültesi’nden Doç. Dr. Seda ŞİMŞEK TOLACI, tercihlerini, sebeplerini ve iş akışını nasıl yönetebildiğini anlattı.
1. İlk olarak kendinizi biraz tanıtır mısınız?
Lisansımı 2005 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Mimarlık Fakültesinde tamamladım. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Restorasyon Anabilim dalında eğitim aldım, yüksek lisansımı yine SDÜ’de tamamladım. SDÜ Mimarlık Planlama Tasarım Bölümünde ise doktoramı tamamladım. Restorasyon Anabilim dalında eğitim aldığım için yine aynı alanda uzmanlaşmaya çalıştım. Yani makalelerim, yaptığım çalışmalar, projeler hepsi aslında restorasyonla ilişkili işler diyebilirim.
2. Burdur Akşam Sanat Okulu Restorasyon Projesi ile Proje Dalı Ödülüne layık görüldünüz. Bu ödülün sizin için anlamı nedir, neler hissettiniz?
Aslında bu ödül, Anabilim Dalı olarak aldığımız ikinci ödül. Aynı yarışmanın bir önceki döneminde de yine Proje Dalı Ödülüne layık görülmüştük. Bizim için çok heyecan verici. Arş. Gör. Dr. Ayşe Betül Gökarslan ve Arş. Gör. Dr. Duygu Köse ile birlikte ürettik bu projeyi . Bu ödül aslında yaptığımız işi severek yapmanın ödülü bir anlamda. O yüzden sadece teknik bir ödül, bir proje ödülü değil. Çünkü her iki projede de tüm detaylarıyla çalıştık. Burdur Akşam sanat okulunda da, aldığımız diğer ödülde de. Örneğin; tescilli yapıların onarımında kuruldan proje onaylatıyoruz ama biz kurulun talep etmediği detayları da çalıştık, iç mekân detayları gibi. Yine normalde kurulun talep etmediği, projenin üç boyutlu görsellerini de hazırladık. Aslında fedakârca bir çalışmaydı. Bir de iki çalışmanın ortak noktası aslında kamu yararı için üretilmiş olmaları. Yani bunu ben çok tesadüf görmüyorum, ikisi de ticari bir karşılığı olan projeler değildi. İkisi de üniversitemiz döner sermaye kanalıyla yaptığımız ve gerçekten hiçbir maddi kazanç güdülmeden yapılan işlerdi. Ben aslında ekip olarak böyle seve isteye çalıştığımız için ödüle layık görüldüğümüzü düşünüyorum. Bu bizim için de mesleğimiz açısından da çok kıymetli. Bu tür ödüller, unvanlar yaptığınız işi keyifle yaptığınızı ve iyi yaptığınızı, aynı zamanda doğru yolda olduğunuzu gösteren işler. Bence ödülün en büyük kıymeti de bu.
3. Bu ödülü hangi çalışmalarınız sayesinde elde ettiniz? Yaptığınız bu çalışmalardan biraz bahseder misiniz?
Aslında biz, ödül aldığımız projelere gelene kadar olan süreçte yine döner sermaye üzerinden projeler alıp gerçekleştiriyorduk. O süreçlerin bize çok katkısı oldu. Çünkü o projelerin hepsi yine restorasyon projeleri ve mimari koruma ile ilişkili idi. Tarihi yapıların rölöve çalışmaları, restitüsyon projeleri, restorasyon projeleri ve raporlarıydı. Biz bu proje süreçlerinde aslında çok şey öğrenmişiz. Bir taraftan üretirken bir taraftan o öğrenme süreci de çok hızlı ilerlemiş ki başvurduğumuz yarışmalarda da bu ödüllere layık görüldük. Tabii bu tek başına bir uygulama projesi üretmek de değil. Akademik birikimlerimiz, bu birikimlerle çiziyor, yazıyor olmamız, aslında teoride öğrendiğimiz şeyleri uygulamaya iyi yansıtabilir olmamızla ilgili. Ben daha önceki tecrübelerin aslında bir birikimi olduğunu düşünüyorum.
4. Akademisyenlik hayali sizde nasıl gelişti, akademisyenliğe nasıl karar verdiniz, bu süreçte zorluklar yaşadınız mı ya da ikilemde kaldınız mı?
Akademiye geçmekle ilgili hiç ikilemde kalmadım. Çünkü çok severek yaptığım bir mesleğim var. Hani derler ya “Dünyaya tekrar gelsem yine aynı meslekte olmak isterim.” diye. Benim için gerçekten öyle. Ama benim mesleğimle ilgili şahsi hissettiğim şey şuydu. Çok keyif alıyordum, çok güzeldi her şey ama bana göre biraz daha kamu yararı yüksek olan, biraz daha yardıma hizmet eden, biraz daha insana dokunan bir tarafı olsa daha iyi olur diye düşünürdüm her seferinde. Çünkü mimarlık hizmetleri daha çok ticari ve bireysel işler. Karşılıklı ticaretin, alışverişin yapıldığı hizmetler çünkü para karşılığı bir tasarım yapıyorsunuz. Başka türlü nasıl olsaydı daha mutlu olabilirdim diye düşündüğümde yakaladığım arakesit aslında akademiydi. Çünkü akademide çok daha fazla insana dokunuyorsunuz. Çok daha fazla kamu yararına, bilime katkı koyabiliyorsunuz. Ödül aldığımız projeleri üretirken de anabilim dalından araştırma görevlisi arkadaşlarımla birlikte çalıştık. Birlikte bu ödülün sahibiyiz. Ve onlarla birlikte bir şey öğrenmek, onlara bir şey katmak, onların bana bir şey katması, bunlar çok keyifli şeyler. Ve insanın vazgeçemeyeceği şeyler. Dolayısıyla hiç ikilemde kalmadım.
5. Şu anki mevcut çalışmalarınız ve hedefleriniz nelerdir?
Aslında süreci aynı anabilim dalında aynı işlerle yürütmeye devam ediyoruz ama son yıllarda biraz daha çevremizdeki yerel yönetimler ve STK’larla yani fakülte paydaşı olarak belirlediğimiz STK ve yerel yönetimlerle çalışmalara biraz daha ağırlık verdik. Daha çok sosyal çalışmalar yapıyoruz. Örneğin belediyelerin ya da kaymakamlıkların bizden rica ettiği röleve restorasyon projelerini yapabiliyoruz. Her dönem bir röleve restorasyon projesinde, ihtiyacı olan yıkılmak üzere olan metruk olan yapılar ya da restore edilmesi gereken, acil belgelenmesi gereken yapıları çalışmaya başladık. Bu tarihe kadar hep geleneksel yapılar, tarihi yapılar üzerinden çalışıyorduk. Oradaki algıyı biraz değiştirmek için şuan içinde bulunduğumuz ve bir gün tarihi ve nitelikli olacak olan yapılarla çalışmaya başladık. Çünkü çeşitli imar faaliyetleri ve kararlar dolayısıyla hızlıca bu yapıları kaybediyoruz. Dolayısıyla mesela yeni başladığımız ve mimarlar odasıyla ortak yaptığımız bir çalışmada Isparta kentinin çağdaş yapılarıyla çalışıyoruz. Aslında modern dönem yapılarını belgelendirmek üzerine yeni başlayan bir projeye girdik. Biz mimarlık fakültesi olarak bu bölgenin lokomotifiyiz, kuruluşumuzun diğerlerine göre daha eski olması bizi birçok konuda tecrübeli yapıyor. Bu avantajı kullanmaya çalışıyoruz, kaybetmek istemiyoruz aslında bir yönüyle de hedefimiz bu. Dolayısıyla başta Isparta ili olmak üzere yakın çevremizdeki alanda neye ihtiyaç varsa yetişmeye, ilgilenmeye çalışıyoruz. Yapılarımız yıkılmadan, kimliğimiz, tarihi belleğimiz yok olmadan hızlıca bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.
- Son olarak; mevcut öğrencilerimiz, mezunlarımız ve aday öğrencilerimize ne önerirsiniz? Başarıya ulaşmak için nasıl bir yol izlemelerini tavsiye edersiniz?
Hedefler çok önemli. Bunlardan birincisi, insanın sevdiği işi yapması, bunu bir an önce tespit etmesi. Eğer gerçekten keyif aldığı, zevk aldığı işin içinde değilse bir an önce geri dönmesi ve hedefine nasıl ulaşacağını planlaması, eğer doğru yerdeyse yine önünü görmek için doğru planlamalar yapması önemli. Mimar olmak isteyebilirsiniz ama mimar olduktan sonra bir yol daha var önünüze çıkan. Bilim dallarına ayrılıyorsunuz. Onlardan da hangisine gideceğimizi artık bilmemiz lazım çünkü biz bugün mimarlık diplomasını çok sayıda okulda, binlerce öğrenciye aynı dönemde verebiliyoruz. Onlar içerisinden sıyrılmak için ya da daha başarılı olmak için hedefiniz ve planınız olması lazım. Önemli olan sadece meslek edinmek değil, yani diplomayı artık herkes alıyor. Bu diplomayı aldıktan sonraki süreçteki başarıyı getirenin ben yapmak istedikleri işe odaklanmaları olduğunu düşünüyorum. Yani bir mimarlık diplomasına sahip olabilirsiniz ama bu diplomayı ne yönde kullanırsınız bu önemli. Mimarsınız ama bunun neresinde olmak istiyorsunuz. Mesela mimarlık mesleği için çok geniş bir yelpaze olduğundan söz edebiliriz. Tasarımcı mı olmak istersiniz, tarihi yapılarla mı uğraşmak istersiniz? Bir malzeme ofisinde de çalışabilirsiniz, şantiye şefliği de yapabilirsiniz vs. gibi. O kadar geniş bir yelpaze ki sadece mimari projeler ve maket üreterek hayatını idame ettiren kişiler var. Bunun neresinde olmaktan keyif alacaklar. Öncelikle aslında onu tespit etmeleri gerektiğini düşünüyorum. Eğer onu yapabilirlerse gerçekten başarıya ulaşacaklardır. Bu başarıdan kastettiğimiz şey de sadece mesleki başarı ya da işte iyi ücretler kazanabilmek, iyi ekonomik duruma gelebilmek olarak algılanmamalı. Hem mutlu olup hem de hayat başarısında bunları sağlayabiliyorlarsa buna başarı demek lazım. Hayatta toplam başarı diye bir şey var dolayısıyla bu sadece mesleğinizden iyi para kazanmak ya da mesleğinizden ödüller almak değil, aslında iç huzurunuz önemli, kendinizi gerçekten başarılı görebiliyor musunuz bu önemli. Aslında edindikleri meslekten sonra hangi kanallara gidecekleri, hangi yollara dönecekleri önemli. Dolayısıyla öğrencilerimizin mesleğin neresinde olmak istediklerine iyi bakmaları gerekiyor. Bunu ilk sıraya koymak lazım. “Ne kadar para kazanırım, bu bana ekonomik olarak ne kadar katkı sağlar?” bunu da ikinci sıraya koymak lazım. Zaten onlar günün sonunda birbirini dengeliyor.