“21. Yüzyıl Becerileri ve 21. Yüzyıl Öğretmenlerinden Beklentiler"
Süleyman Demirel Üniversitesi Eğitim Fakültesi tarafından düzenlenen “21. Yüzyıl Becerileri ve 21. Yüzyıl Öğretmenlerinden Beklentiler” konulu konferans, Eğitim Fakültesi Hafız İbrahim Demiralay Amfisi’nde gerçekleştirildi.
21. Yüzyılda fark yaratacak olan eğitim ve öğretim ortamlarında, öğretmenlerin belli bir misyona sahip olması gerekliliği üzerine düzenlenen etkinliğin açılış konuşmasını yapan Milli Eğitim Şube Müdürü Yusuf Yalçın, ilki gerçekleştirilen böylesi değerli bir organizasyonda yer almaktan mutluluk duyduğunu ifade etti. Öğretmenlerin gösterdiği performansın, ülkelerin gelişimi açısından büyük önem taşıdığına vurgu yapan Yalçın, 21. Yüzyılda öğretmen olmayı, “Genel Yeterlilikler”, “Eğitim Programı”, “21.YY Öğretmen Becerileri” ve “Öğretmen 2.0’da Ne Demek?” başlıkları altında değerlendirdi.
Geleceğimizi yetiştiren mesleğin hassasiyetine değinen Yalçın, “Mesleğimiz çok değerli ve önemli bir meslek. Biz çocuklarımızı bilgi ile donatacağız, önceliğimiz onları en iyi şekilde eğitmek. Yoksa o bilgi bize silah olarak dahi dönebilir.” dedi.
Yalçın, “21. Yüzyılda mesleki bilgi noktasında; alan bilgisi, alan eğitim bilgisi ve mevzuat bilgisi önemli. Alan bilgisi anlamında kendimizi geliştirmeliyiz. Teknolojiyi kesinlikle derse adapte etmeli ve buna ek olarak mevzuat bilgisine sahip olmalıyız. Hedeflerimiz ise: Öğrencilerimizi hayata hazırlamak, öğrenmeyi öğretmek, analitik düşünebilmeyi sağlama, öğrencilerin yeteneklerini ortaya çıkartmak, temel beceriler kazandırmak, özgüvenlerini pekiştirmek ve 21. Yüzyıl becerilerini kazandırmak.” Diye konuştu.
Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nihat Ayyıldız da konuşmasında, “Mavi Perşembe Buluşmaları” olarak belirledikleri toplantının ilkini gerçekleştirmekten büyük mutluluk duyduklarını dile getirerek etkinliğin verimli geçmesini diledi.
İl Milli Eğitim Müdürü Şahan Çöker ise öğretmenlerin öncelikle belli farkındalıklara sahip olması gerektiğini vurgulayarak “Herkesin, bütün toplumun ilgilendiği bir işe talipsiniz. Bu işin başka bir yönü de var. Herkesin çocuğu kendinin canı ciğeridir, çok değerlidir. Sizden beklenti çok yüksektir. Ama sizin zorlanacağınız konu nedir biliyor musunuz? Beklentinin ne olduğunu anlamak. Aslında eğitim konusuna toplumsal olarak yaklaştığınızda, en büyük sorunun çocuklar olmadığını göreceksiniz. Bizde çok garip bir şekilde politize olmuş bir toplum vardır. Aslında hikaye şöyle başlar. 2 yaşında bir çocuk, gider sehpaya çarpar ve ağlamaya başlar; sonra annesi gider sehpayı döver. Ve sonra bu ülkede 50 yaşında sehpa arayan adamlar olur. Evet, sonuç suçlu bulmak isteyen insanlar topluluğudur.” Diye konuştu.
Çöker, öğretmenlerin nasıl bir kimliğe sahip olması gerektiğini şöyle açıkladı: “Öğretmenler, toplumun akil adamlarıdır. Asgari düzeyin üstünde entelektüel bilginiz olacak. Nazım Hikmet’i tanıyorsanız, Sezai Karakoç’u da tanıyacaksınız. Düşünceniz ne olursa olsun, her açıdan olayları değerlendirebilecek düzeye geleceksiniz. Siz sıradan bir insan olmayacaksınız ki gerçek bir öğretmen olabilesiniz, işte bu noktada olayları geniş çerçeveden değerlendirmeniz lazım. Yeryüzünde yaşayan, çalışan bütün insanların %5’i beyaz yakalı, %30’u bir mesleği olup bundan para kazanan insandır. Yeryüzünde yaşayan gelişmiş ülkelerde de, gelişmemiş ülkelerde de bütün insanlığın %65’i işçidir. Çünkü birileri elbisemizi dikecek, birileri ekmeğimizi pişirecek. Öğretmen şunu öğretmek zorunda: Köşedeki fırında ekmek pişiren adam, bu ilin il milli eğitim müdürü kadar, bu üniversitenin dekanı kadar saygın bir adamdır. İşte bunu öğretemediğimiz vakit birçok toplumsal sorunla karşı karşıya kalıyoruz."
İletişimin ne denli önem arz ettiğine de değinen Çöker, “Yeryüzünde bütün meslekler dijitalleşebilir. Yeni robotlar kullanılabilir. Öğretmenlik hariç. Öğretimi yapabiliriz, ama eğitimi yapamayız. Dijital dünya “Nasılsın?” demiyor. Velilere yöneltilen, “Okuldan arandığınız zaman aklınıza ilk ne geliyor?” sorusuna karşılık alınan ilk üç cevap: “Çocuğum kötü bir şey mi yaptı?”, “ Para mı isteyecekler?”, “ Çocuğumun başına bir şey mi geldi?” Arkadaşlar işte bu korkunç bir durum. Her şeyi yapmışız; öğretmen olmuşuz, matematiği öğretmişiz de bir tek çocuk iyi bir şey yapınca, ailesini arayıp da bir teşekkür etmemişiz. Böylesine basit bir şeyi unutmuşuz işte. Ve onca anlattığım şeyin çözümü tam olarak burada.” Dedi.
Çöker, “Lütfen çok kitap okuyun, geniş açılımlı okuyun. Popüler kitaplardan uzak durun. Çok araştırın. Felsefeyi bırakmayın. Duyduğunu, gördüğünüz her şeye inanmayın. Düşünün, sorgulayın.” Sözleri ile konuşmasını tamamladı.